1,5 aylığına ablamın yanına gittiğim gezi.
MAİNZ, KÖHN, FRANKFURT, WİESBADEN
Almanya gezimi anlatırken gidiş ile ilgili işlemlerin başlangıcından anlatmak istiyorum, yurt dışına gitmeyi düşünenler için bir rehber olması bakımından. Almanya'ya gidebilmek için önce şehrinizdeki Emniyet Müdürlüğü'nden Pasaport için müracat etmeniz ve almanız gerekiyor. Pasaport ücretleri epey yüksek. Pasaportunuzu aldıktan sonra vizenizi almanız gerekiyor. Ege, Marmara, Akdeniz ve İç anadolu'nun bir kısmı İstanbul'daki konsolosluga başvurması gerekiyor. Geri kalan bölgeler Ankara'daki konsolosluga başvurmak zorunda. Vize için İstanbul'a gittim Gümüşsuyu'nda Almanya konsolosluğu. 1 hafta sonra vizemin onaylandığını öğrendim, artık Almanya'ya gitmek için önümde bir engel kalmamıştı. 2 Temmuz'da Ankara'dan uçağa bindim. 3,5 saat yolculuğun ardından Frankfurt'a indim. Orada beni karşıladılar, Mainz'deki evlerine ulaştık. Ertesi gün arkadaşları ile "tanışma ve hoşgeldin" merasimleri yapıldı. Mainz'in Eskişehir'den pek farkı olduğu söylenemez, aslına bakacak olursak Almanya'da gezdiğim yerlerin yapı olarak, kültür ve yerleşim şekli olarak pek farklı olduğunu görmedim. Mainz sokaklarında gezerken sanki Eskişehir'de geziyormuşum gibi geldi. Ablamlar orada boş zamanlarında oyalanmak, çocukların trafikten ve tehlikeden uzak ve rahat şekilde oynayabilmesi amacıyla bahçe kiralamışlardı. Toprakle ilgilenmeyi küçüklüğümden beri severdim, ablamın ektiği meyve, sebzelerin bakımlarını yaptık, nasıl derler, "bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ". Sık sık bakımlarını yaptık. Zaman zaman alışveriş, çarşı gezmeleri.
Bir gün Frankfurt'a gittik, orada en çok gözüme çarpan şey gökdelenlerdi. Frankfurt Almanya'nın en önemli şehirlerinden biri, iş merkezlerinin yoğun olduğu, finansal yönden Almanya'nın kalbi .
Bir gün Wiesbaden'e gittik. Almanya'da yaşayan 5 milyon Türk nüfusundan dolayı, gittiğiniz her şehirde Türk lokantası bulabilirsiniz. Hatta büyük şehirlerde Türk sokağı :) O sokakdaki bütün dükkanlar Türk'lerin. Lokanta, kasap, manav, market hepsi Türk :) Türkiye'de gibi hissediyorsunuz kendinizi, fazla güçlük çekilmiyor yani dilden dolayı. Doğrusunu söylemem gerekirse hiç dilimi kullanmam gerekmedi, gittiğimiz alışveriş merkezi Türk'lerin, kasap Türk'lerin, komşular Türk.
Bir gün Phantasialand 'a gittik, harika bir gündü. Phantasialand, Disneyland yapısında bir eğlence mekanı, eğlence mahallesi de diyebiliriz. Çünkü bir mahalle kadar büyük. Girişde ücret veriyorsunuz, içeride yemek haricinde herşey ücretsiz. O kadar çok oyuncak var ki, Türkiye'de henüz o büyüklükte Lunapark yok.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder